NASIL AŞI OLURUM ?

https://covid19asi.saglik.gov.tr/

Yukarıdaki linkten ya da videomuzdan nasıl aşı olunacağı hakkında bilgi edinebilirsiniz . Geçmiş Olsun

Hastalığa maruz kalma, hastalığı ağır geçirme ve bulaştırma riskleri ile hastalığın toplumsal yaşamın işleyişi üzerindeki olumsuz etkisi değerlendirilerek COVID-19 aşısı uygulanacak gruplar belirlenmiş olup bu gruplara sırasıyla uygulanacaktır.

COVID-19 ve Aşılama

COVID-19 Pandemisi ve Aşılama

  • COVID-19 Pandemisi Süresince Çocuklarımızın Aşılamaları Nasıl Sürdürülecek?

19 Mart 2020 tarihi itibarıyla Dünya Sağlık Örgütü tarafından COVID-19 pandemisi Uluslararası Sağlık Tüzüğü kapsamında halk sağlığı acili olarak ilan etmiştir. Bu süreçte; bağışıklama hizmetlerinin aksayabileceği ve aşı ile önlenebilir hastalıklarda artış olabileceği riski göz önüne alınarak dünyada ve ülkemizde önlemler alınarak, planlamalar yapılmıştır. Bağışıklama hizmetleri, sağlık hizmetlerinin vazgeçilmez bir parçasıdır ve sağlık kuruluşlarımızda COVID-19 pandemi dönemi önlemlerine uygun şekilde aksatılmadan sürdürülmektedir. Ebeveynler çocukların aşılanma durumlarını takip etmeli, aşı zamanı geldiğinde aile hekimleriyle iletişime geçerek aşı uygulamaları konusunda bilgi almalıdırlar. COVID-19 pandemisi döneminde de çocuklarımızın aşılanması hayati önem taşımaktadır.

  • COVID 19 Hastası ya da Temaslılarına Hangi Aşılar Uygulanabilir?

Dünya Sağlık Örgütü tarafından, şu anda, COVID-19’u olan kişilerin aşılanmasına karşı bilinen hiçbir tıbbi kontrendikasyon olmadığı bildirilmiştir.

COVID-19 vakası ve temaslısı olan çocuk ve yetişkinlerin aşı uygulamaları konusunda aile hekimleri ile iletişime geçilmesi uygun olacaktır.

  • COVID 19’a Karşı Aşı Mevcut mu?

Halen tüm dünyada ve ülkemizde COVID-19’a karşı aşı geliştirme çalışmaları devam etmektedir.

TÜRKİYE COVID-19 HASTA TABLOSU https://covid19.saglik.gov.tr/

HİPERTANSİYON

Kan basıncı (Tansiyon) Nedir ?

Normal işlevinde kalp kasıldığında atar damara kanı pompalar ve damar yapısının buna gösterdiği dirence bağlı olarak kan basıncı oluşur.  Yani kan basıncı kalbin pompaladığı kan miktarı ve damar yapısındaki direnç ile ilişkili olarak ortaya çıkar. Kalp istirahat halindeyken de damarlarda bulunan kana bağlı belli bir kan basıncı düzeyi mevcuttur.  Kalp attığında atar damarlarda oluşan kan basıncına sistolik kan basıncı; yaygın bilinen haliyle büyük tansiyon;  kalp istirahat halindeyken tespit edilen kan basıncına ise diyastolik kan basıncı;  yaygın bilinen haliyle küçük tansiyon denir.

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) Nedir?

Normalde kan basıncı;  sistolik kan basıncının (büyük tansiyon) 120 mmHg’nın altında ve  diyastolik kan basıncı (küçük tansiyon) 80 mmHg’nın altında seyreder ve sistolik kan basıncının  140 mmHg ve/veya diyastolik kan basıncının 90 mmHg üzerinde tespit edilmesi hipertansiyon (yüksek hipertansiyon) olarak tanımlanır. Ancak yaşınıza, eşlik eden hastalıklarınıza göre [diyabet (şeker hastalığı), böbrek hastalığı, kalp ve damar hastalığı vb.] bu değerler hekiminiz tarafından daha alt veya daha üst sınırlara çekilebilir. Bu nedenle sistolik kan basıncı 120-140 mmHg ve diyastolik kan basıncı 80-90 mmHg olan hastalar eşlik eden hastalıklarına göre hekimleri tarafından değerlendirilmelidir. Hipertansiyon tanınız mutlaka hekiminiz tarafından uygun şartlarda ölçümlerle ve değerlendirmeler sonrasında konulmalıdır.

Hipertansiyon Ne Sıklıkta Görülür?

Hipertansiyon toplumumuzda en sık görülen kronik (süreğen) hastalıklardan biridir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda yaklaşık olarak her yüz kişiden otuzu ile kırkında yüksek tansiyon tespit edilmiştir. Ancak yaş ilerledikçe sıklığı artmaktadır. 65 yaş ve üzerinde her yüz kişiden altmış- yetmişinde tansiyon yüksekliği tespit edilmektedir.  Hipertansiyon kalp – damar hastalıklarına bağlı ve erken yaşta olan ölümlerin önde gelen nedenlerinden biri olup diğer eşlik eden hastalıklarda varsa daha ciddi problemlere yol açmaktadır.

Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir ?

Yüksek tansiyon çoğunlukla belirti vermez ve uzun süre herhangi bir şikayete neden olmadan var olabilir, bazen de tesadüfen saptanabilir. Hipertansiyon tanısı ve tedavisi için hastalığın bir şikayete neden olmasını beklemek, tedavisi zor, önemli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle her kişinin kendi kan basıncı düzeyini bilmesi belli aralıklarla kontrol ettirmesi önemlidir. Ancak ölçülen kan basıncı, ölçüm yapılan ortama ve cihazlara göre değişiklik gösterebilir. Uygun ortamda, uygun cihazla ve uygun şartlarda ölçüm doğru  kan basıncı değerini belirlemede son derece önemlidir. Bu konuda mutlaka hekimizden öneri ve bilgi almanız gereklidir.

İlerleyen yaşla birlikte veya bir hastalık durumunda doktorunuzun kan basıncınızı yorumlamasında normal koşullar altında sahip olduğunuz kan basıncınızı bilmeniz oldukça önemlidir.

Her zaman görülmemekle birlikte;  kan basıncı yüksek seviyelere çıktığında baş ağrısı, yorgunluk, burun kanaması, görme sorunları, konsantrasyon güçlüğü, nefes darlığı, göğüs ağrısı ve idrarda kan görülmesi gibi şikayetlere neden olabilir. Ancak bu şikayetler çoğunlukla tansiyonun çok yüksek olduğu, hayati risk ve tehlike yaratabilecek acil durumlara işaret edebilir. Böyle bir durumda mutlaka hekiminize bilgi vermeniz ve/veya en yakın sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekir.

Hipertansiyon Sebepleri Nelerdir ?

Hipertansiyonun çoğunlukla açıklanabilir tıbbi bir sebebi bulunmayabilir. Bu durumda  hipertansiyon ‘Primer hipertansiyon’ olarak tanımlanır. Zaman içerisinde özellikle ilerleyen yaşla birlikte damar duvarlarında meydana gelen değişikliklere, genetik faktörlere vb. birçok faktöre bağlı olarak ortaya çıkabilir.

Fakat bazı durumlarda yüksek tansiyona sebep olabilecek altta yatan başka hastalıklar bulunabilir. Bu durumda hipertansiyon “Sekonder (İkincil) Hipertansiyon” olarak adlandırılır. Doktorunuz değerlendirmeler doğrultusunda hipertansiyonunuzun altta yatan bir nedeni olup olmadığı konusunda sizden ek tetkikler isteyebilir.

Kimler Hipertansiyon İçin Daha Fazla Risk Altındadır?

  • İlerleyen yaşla birlikte hipertansiyon sıklığı artış göstermektedir. Bu nedenle yaş, hipertansiyon için önemli bir risk faktörüdür.
  • Ailede hipertansiyon hastasının bulunması sizin de hipertansiyon açısından dikkat etmeniz gerektiği konusunda uyarıcı olmalıdır.
  • Fazla tuz tüketimi, özellikle günümüzde hazır tüketilen gıdalardaki yüksek tuz içeriği yüksek tansiyon için önemli bir risk faktörüdür.  Gerek evde tuz tüketiminde gerek dışardan alınan yiyecek ve içeceklerdeki tuz miktarına dikkat ederek bu miktarın günde 5-6 gr’ı geçmemesi tansiyon kontrolünde önemlidir.
  • Sigara içmek hipertansiyon için önemli risk faktörlerinden biridir. Sigaranın kalp damar sağlığınız üzerine oldukça olumsuz etkileri mevcuttur. Sigara içiyorsanız mutlaka bırakmalı, bırakmakta zorluk yaşıyorsanız da hekiminizden bu konuda yardım almalısınız.
  • Fazla kilolu olmak, özellikle obezite (şişmanlık) hastalığınızın bulunması ve  hareketsiz  yaşam yüksek tansiyon riskini artırmaktadır. Bu nedenle ideal kilonuzu korumanız, fazla kilolu iseniz kilo vermeniz belki de ilaç kullanmadan tansiyonunuzun normal sınırlar içerisinde kalmasında etkili olacaktır.
  • Hareketsiz yaşam hipertansiyon için bir risk faktörüdür. Düzenli yapılan egzersiz tansiyon kontrolünde oldukça faydalı olacaktır. Ancak farklı hastalıklarınız varsa hangi egzersizin size uygun olacağı konusunda hekiminizden öneri almanız sizin için faydalı olacaktır.
  • Diyabet (şeker hastalığı), böbrek hastalığı, kalp damar hastalığı, kolesterol yüksekliği gibi eşlik eden hastalıklarınızın olması hipertansiyon riskinizi artırmaktadır. Bu hastalıklarınız mevcutsa kan basıncı değerinizi bilmeniz; uygun koşullarda uygun tansiyon aletleri ile sağlıklı ölçümler yapmanız veya yaptırmanız ve yükseklik tespit edilmesi durumunda hekiminize başvurmanız oldukça önemlidir.

Hipertansiyon Tedavisi

Hipertansiyon tedavisi,  mutlaka hekim tarafından planlanmalıdır. Tedavi aşamasında her hasta bireysel olarak değerlendirilerek kişiye özgü yaşam tarzı değişikleri ve hekiminin gerekli görmesi durumunda ilaç tedavisi önerilir.

Yaşam tarzınızda tansiyonunuzu yükseltebilecek faktörler varsa bunlarda değişiklik yapmanız son derece önemlidir ve tedavinin en önemli basamaklarından birini oluşturur.

Yaşam tarzı değişiklikleri:

  1. Tuz tüketiminin kısıtlanması:  Günlük tuz tüketimi 5-6 gr’ı (günlük 1 çay kaşığı)  geçmeyecek şekilde kısıtlanması oldukça önemlidir. Özellikle hazır tüketilen gıdalar ve içecekler farkında olmadan fazla tuz tüketimine neden olabilir. Alışveriş esnasında aldığınız ürünün tuz oranına bakmanız tuz tüketiminiz konusunda bilinçlenmenizi ve fazla tuz tüketiminin önüne geçilmesini sağlar.
  2. Kilo kontrolü:  Fazla kilolu iseniz veya obezite (şişmanlık) hastalığınız varsa öneriler doğrultusunda ve hekim kontrolünde sağlıklı bir şekilde ideal kilonuza dönmeniz ve korumanız hipertansiyon tedavisinde ve tansiyon kontrolünde oldukça önemlidir.
  3. Sağlıklı beslenme : Dengeli beslenme, özellikle sebze ve meyve ağırlıklı,  az yağlı ürünlerin tercih edilmesi önemlidir. Yüksek oranda yağ ve rafine şeker, tuz içeren gıdalardan (özellikle hazır paketlenmiş gıdalar) mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.
  4. Düzenli egzersiz:  Eğer kısıtlayıcı bir hastalığınız yoksa;  haftada 5-7 gün en az 30 dakikalık orta düzeyde yapacağınız egzersiz gerek kilo kontrolünde gerekse tansiyon kontrolünüzde önemlidir. Farklı hastalıklarınız veya kısıtlılıklarınız varsa hastalıklarınıza ve yaşınıza uygun olacak şekilde egzersiz planlayabilirsiniz. Bu konuda hangi egzersizleri ne sürede yapabileceğinize ilişkin hekimizden bilgi almanız sizin için faydalı olur.
  5. Sigara/ Alkol kullanımı:  Sigara mutlaka bırakılmalıdır. Sigarayı bırakmakta zorluk yaşıyorsanız mutlaka destek almalısınız. Alkol kullanıyorsanız hekiminize mutlaka bu konuda bilgi vermeniz ve önerilerine uymanız gereklidir.
  6. Stresin azaltılması: Stresli bir yaşamınız varsa stres kontrolü için egzersizler (yoga, meditasyon vb.) yapabilir veya baş etmekte zorlanıyorsanız profesyonel destek alabilirsiniz. Stres yönetimi tansiyon kontrolünde önemli faktörlerden biridir.

İlaç tedavisi :

Hipertansiyon tedavisinde kullanılan çok sayıda, farklı grupta ilaçlar mevcuttur. Hekime başvurduğunuzda yapılan muayene ve değerlendirmeler doğrultusunda; yaşınız, eşlik eden hastalıklarınız, hedeflenen kan basıncı değerinize göre gerekli görülmesi durumunda ilaç tedaviniz hekiminiz tarafından belirlenecektir. Hekim dışındaki kişilerin tavsiyelerine göre ilaç kullanılmasının ciddi sonuçlara yol açabileceği unutulmamalıdır.

Takip

Hipertansiyon tedavisinde tedaviden olumlu sonuçlar alabilmek ve tansiyonunuzun istenen hedef değerlerde olup olmadığını bilmek açısından takip oldukça önemlidir. Takip konusunda da mutlaka hekiminizin önerilerine uyarak kontrollerinize zamanında gidiniz.

Tansiyon takibiniz için tansiyonunuzu ölçtürmek üzere her zaman bir sağlık kuruluşuna başvurmanız mümkün olmayabilir. Bu sebeple yapabiliyorsanız evde kan basıncınızın takibini yapmanız oldukça önemlidir. Ölçüm için bilekten değil, koldan ölçüm yapan aletleri tercih etmeniz daha uygun olur. Kolunuza uygun manşonu olan elektronik veya mekanik güvenilir ve kalibrasyonu yapılmış tansiyon aletlerini kullanabilirsiniz.  Doğru tansiyon ölçümü için uygun şartların sağlanması da oldukça önemlidir. Ölçümden önce en az beş dakika istirahat etmiş olmanız, oturur pozisyonda her iki ayağınızın yere basması,  giysilerinizin ölçüm yaptığınız kolunuzu sıkmaması, ölçüm yaptığınız kolun kalbinizin hizasında olması bu faktörlerden bazılarını oluşturur. Bu konudaki diğer ayrıntıları öğrenmek için mutlaka hekiminizden bilgi alınız.

Yaşam tarzı değişikliklerine uyum sağlamanız ve önerilen ilaçları düzenli kullanmanız tansiyonunuzun kontrol altında kalmasını sağlar. Hipertansiyon kronik (süreğen) bir hastalıktır. Tansiyon takiplerinizde normal değerler gördüğünüzde hipertansiyonun geçtiğini düşünerek hekiminize danışmadan ilaçlarınıza ara vermemeli, yaşam tarzı değişikliklerinizi aksatmamalısınız. Bu durumda tansiyonunuz yeniden yükselecektir. İlaçlarınız veya tansiyon takibinizle ilgili bir sorun yaşadığınızda mutlaka hekiminize bilgi vererek önerilerine uymanız sizin için faydalı olacaktır.

Yüksek Tansiyon Tedavi Edilmezse Sonuçları Nelerdir?

Hipertansiyon, tedavi edilmemesi ve/veya kalp – damar sisteminin uzun süre yüksek tansiyona maruz kalması durumunda çok sayıda istenmeyen sonuçlara yol açabilir:

Beyin damarlarının olumsuz etkilenmesine bağlı inme (felç) ve hafıza  sorunları ortaya çıkabilir.

  • Kalp damarlarında tıkanıklık, damar yapılarında bozulma, kalp kasının yapısında ve işlevinde bozulma (kalp yetersizliği) ve ritim sorunları ortaya çıkabilir.
  • Yüksek tansiyonun en çok hasar verdiği organlarımızdan biri de böbreklerdir.  Yüksek tansiyon böbrek fonksiyon bozukluklarına ve böbrek yetersizliğine yol açabilir.
  • Göz damarlarının etkilenmesine bağlı görme sorunları oluşturabilir.
  • Cinsel sorunlar,konsantrasyon güçlüğü,yapılan işte verim düşüklüğü psikolojik problemlerde olabilir.

Sonuç olarak ;

Hipertansiyon genellikle belirti vermez, çoğunlukla tesadüfen saptanır ve sıklıkla açıklanabilir tıbbi bir sebebi olmayan, özellikle yaş, kilo, fazla tuz tüketimi, hareketsiz yaşam gibi düzeltilebilir faktörlerin de etkisiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Bir sebebe bağlı olanlar ise daha erken belirti verebilirler ve tedavide farklı yaklaşımlar gerektirir.Yaşam tarzı değişiklikleri ve gerekli görüldüğünde ilaç tedavisi ile tansiyonunuzun hekiminizce sizin için belirlenen sınırlarda tutulması tansiyonun yapacağı hasarlar ve sağlığınızı korumanız açısından oldukça önemlidir. Tansiyon kontrolü için mutlaka uygun koşullarda, uygun tansiyon aletleri ile takiplerinizi yapınız ve hekiminizin önerilerine uyunuz.

D vitamini

D VİTAMİNİ NEDİR?

D Vitamini nedir?

D Vitamini Nedir?

D vitamini, vücutta birkaç önemli görevi olan yağda çözünen bir vitamindir. Vücudumuzda deride güneş ışığı yardımıyla sentezlenmektedir. Bu yüzden halk arasında güneş vitamini olarak da adlandırılmaktadır.

D Vitamini Eksikliğinin Önemi Nedir? D vitamininin Görevleri Nelerdir?

Diyetle alınan kalsiyum ve fosforun barsaklardan emilmesini sağlar. Barsaktan yeterli kalsiyum ve fosfor emilimi, kemiğin uygun mineralizasyonu (kemikte sertliği sağlayan başta kalsiyum olmak üzere  minerallerin birikmesi ) için önemlidir. D vitamini kemik erimesine neden olan bir hormon olan paratiroid hormonunun salgılanmasını baskılar. Vücutta kalsiyum ve fosfor dengesini sağlar, kemik ve kasların sağlığı için gereklidir. D vitamini yeterli olmayan bireylerde,  kemik kırılganlığında artış, kas zayıflığı nedeniyle düşme eğiliminde artış olabilmektedir.

D Vitamini Eksikliğinin Toplumda Sık mı Görülür? Nedenleri Nelerdir?

Toplumumuzda D vitamini eksikliği sıktır. Aynı zamanda dünyada da yaklaşık 1 milyar insanda D vitamini eksikliği olduğu tahmin edilmektedir. En sık nedenler; yeterli güneşlenememe, D vitamininden zengin besinlerin az tüketilmesi, çeşitli nedenlerle barsaklardan yeterince emilimin olmaması ve D vitamini metabolizmasında rol alan karaciğer ve böbrek gibi organların rahatsızlıklarıdır.

D Vitamini Eksikliği Nasıl Anlaşılır? Kimlere D vitamini Eksikliği İçin Test Yapılmalıdır?

D vitamini eksikliği riski taşıyan bireylerde D vitamini düzeyleri ölçülerek anlaşılır. D vitamini eksikliği riski taşıyan kişiler; zamanlarının çoğunu veya tamamını iç mekanlarda geçirenler (yatağa/eve bağımlı kişilerde, bakımevleri/ huzurevlerinde kalanlarda), D vitamini eksikliği ve yetersizliğine yol açabilecek bir hastalığı olanlarda (karaciğer hastalığı, böbrek hastalığı, barsakta emilim problemi yapan hastalık (çölyak hastalığı gibi)), kemik erimesi olanlarda, basit düşmelerle kırık gelişenlerde, kan kalsiyumu düşük olanlarda, kan fosforu düşük olanlarda, şişmanlığı olan hastalarda, hiperparatiroidisi olanlarda, D vitamini metabolizmasını etkileyecek ilaçlar (kortizon, epilepsi(sara) ilaçları) kullananlarda ve kapalı giyim tarzı olanlarda D vitamini düzeylerine bakılmalıdır.

D Vitaminin Doğal Kaynakları Nelerdir?

D vitamini içeren besin sayısının az olması nedeniyle, bu vitaminin az bir kısmı (%10-20) gıdalar ile alınır. Önemli bir kısmı (%80-90) güneş ışınları etkisiyle ciltte sentezlenir. Sentez için cilde direkt güneş ışını teması gereklidir. Güneş ışınlarının dünya yüzeyine ulaştığı açı D vitamini sentezinde etkilidir. Ülkemizin bulunduğu enlemde D vitamini sentezi Mayıs-Kasım ayları arasında gerçekleşir. Uygun ışın açısı (güneş ışınlarının yeryüzüne dik ulaştığı saatler) saat 10.00-15.00 arasında olduğundan, D vitamini sentezi için bu saatlerde güneşe çıkılması önerilir. Bu saatlerin dışında güneş ışınlarının etkisi D vitamini sentezi yönünden azalır. Güneşe çıkma süresinin, deri tipine göre değişmekle birlikte, 10-30 dk arasında olması önerilir. Koyu tenlilerde D vitamini sentezi daha zor olduğundan D vitamini eksikliği daha sık görülmektedir.

D vitaminin diğer önemli kaynağı gıdalardır. Bazı gıdalarda D vitamini doğal olarak bulunur. Yağlı balıklar (somon, ton, uskumru, sardalya…), balık yağı, tereyağı, süt, yulaf, tatlı patates, yumurta sarısı, sıvı yağlar, karaciğerde bulunur. Bitkilerden maydanoz, ısırgan otu, yoncada D vitamini mevcuttur.

Güneş Koruyucu Kremlerin Deride D Vitamini Sentezi Üzerine Etkileri Var mıdır?

Faktör düzeyi 15 veya üzerindeki güneş koruyucu kremlerin kullanılması güneş ışınlarının deriye ulaşmasını %99 oranında engelleyerek D vitamini oluşumunu engellemektedir.

D Vitamini Sentezini Engelleyen Güneşlenme Türleri Nelerdir?

Cam ve tül arkasından güneşlenme D vitamini sentezini engeller.

D Vitamini Eksikliğinin Sonuçları Nelerdir?

D vitamini eksikliği, kanda kalsiyum düzeyinin düşüklüğü (hipokalsemi), kanda fosfor düzeyinin düşüklüğü (hipofosfatemi), çocukluklarda kemiklerin yumuşaması ve eğrilmesi (raşitizm), erişkinlerde kemiklerin yumuşaması ve kas güçsüzlüğü (osteomalazi), kemik kütlesinin azalması ve kemik kırılganlığının artışı (osteoporoz) ile sonuçlanabilmektedir. Bazı bilimsel çalışmalarda D vitamini eksikliğinin  bağışıklık, kas gücü, kanser ve kalp-damar sistemi ile ilgili hastalıklarla ilişkili olduğu da gösterilmiştir.

Vücutta D Vitamini Düzeyini Gösteren En İyi Test Hangisidir?

Vücudumuzun D vitamini düzeyini en iyi gösteren test “25 OH vitamin D’’ düzeyidir.

D Vitamini Eksikliği ve Yetersizliği Tanısı İçin Kullanılan Değerler Nelerdir?

25 OH vitamin D düzeyi: 20 ng/ml ve üzeri normal/yeterli, 10–20 ng/ml arası D vitamini yetersizliği, 10 ng/ml’nin altı D vitamini eksikliği olarak tanımlanır. Kemik dışı etkileri için ise D vitamininin 30 ng/ml üzerinde olması tercih edilir.

Gebelerde Rutin Olarak D vitamini Düzeyi  Ölçülmeli midir?

Tüm toplumun taranması gerekmediği gibi tüm gebelerin de D vitamini düzeyine bakılması önerilmemektedir. D vitamini eksikliği için risk grubunda olan gebelerde test yapılmalıdır. Gebelikte kullanılan multivitaminlerde D vitamini bulunduğu akılda tutulmalıdır. Gebelikte D vitamini eksikliği tespit edilmişse tedavi için bir hekim görüşü alınmalıdır.

D Vitamini Eksikliğinin Tedavisi Nasıl Yapılır?

D vitamini preparatları ile yapılır. Tedavide daha çok sadece D vitamini içeren damla, kapsül veya tablet formları kullanılmaktadır. Ampul formlarındaki D vitaminleri çok yüksek dozlar içerdiğinden çok nadiren, endokrinoloji uzmanının uygun gördüğü koşullarda kullanılmaktadır. Kalsiyum ve D vitaminini birlikte içeren preperatlar yaşlılarda sıklıkla kullanılabilmektedir.

D Vitamini Eksikliğinde Alınması Gereken Doz Ne Kadardır, Tedavi Yanıtı Nasıl Değerlendirilir?

D vitamini eksikliğinin nedenine ve ciddiyetine göre değişebilir, bu nedenle doktorunuza danışmalısınız. Doktora danışmadan D vitamini alınmamalıdır. D vitamininin bağırsaktan emilmesiyle ilgili sorun yaşayanlara D vitamini kalçadan enjeksiyon ile verilir. Tedavinin genellikle 3.ayında tedavi yanıtını görmek için tekrar D vitamini düzeyine bakılması gerekmektedir.

D Vitamini Eksikliğinde Günlük Kalsiyum Alımının Ne Kadar Olması Gerekir?

  • 31–50 yaş arası erişkinlerde günde 1000 mg kalsiyum
  • 51 yaş üstü erişkinlerde günde 1200 mg kalsiyum alınmalıdır.

Kalsiyum gıdalarla alınabileceği gibi D vitaminiyle kombine şekilde de alınabilir.

D Vitamininin Fazla Alınması Ne Gibi Sorunlara Yol Açabilir?

D vitaminin gereğinden fazla alınması D vitamini zehirlenmesi denilen bir tablo oluşturur. Bu durumda kan kalsiyumu yükselir (hiperkalsemi) ve buna bağlı sağlık sorunları (böbrek taşı, böbrek hasarı, hayatı tehdit eden durumlar gibi…) ortaya çıkabilir. Bu durumu önlemek için hekim önerisi olmadan D vitamini kullanmamak gerekmektedir.

D Vitamini Eksikliğini Tedavi Etmenin Faydaları Nelerdir?

D vitamini eksikliğinin tedavisi kalça ve omur kemiklerinin kırık  riskini azaltır.

Yaşlılarda D Vitamini Takviyesinin Faydaları Nelerdir?

Yaşlılarda vitamin D desteği düşmeleri azaltır, kas gücünü iyileştirir. Kırık riskini azaltır.

D Vitamini Tedavisi Kanseri Önler mi?

Kanserli hastalarda kansere bağlı ölümleri azalttığını gösteren bilimsel çalışmalar mevcut olmasına rağmen D vitamini takviyesinin kanseri önlediğine dair yeterli kanıt bulunmamaktadır.

Kemik ve Kas Sağlığını Korumak İçin Günlük Alınması Gereken D vitamini Düzeyi Ne Olmalıdır?

19-70 yaş arası kişilerde kemikleri korumak için minimum günlük D vitamini (kolekalsiferol) önerisi 600 IU, 71 yaş ve üstü için 800 IU’dir

Yaşlılarda ve vitamin D eksikliği yönünden diğer riskli kişilerde daha yüksek günlük D vitamini dozu gerekebilir. Bu nedenle, 65 yaş ve üzerindeki erişkinlerde kırık riskini azaltmak için daha yüksek vitamin D dozları (800-1000 IU/gün) önerilir.

Bununla birlikte D vitamini ölçüm sonuçlarına göre  ve olması gereken D vitamini hedeflerine göre uygun doz hekiminiz tarafından belirlenecektir.

Fazla Güneşlenmeyle D vitamini Zehirlenmesi Olur mu?

Hayır, vücuttaki mekanizmalar güneşte deride fazla D vitamini yapımını baskılamaktadır.

Sonuç olarak; D vitamini vücudumuz için çok önemli bir vitamindir. Kemik sağlığını ilgilendirdiği gibi vücudun diğer sistemlerinin sağlığı ile de ilgili olabileceği düşünülmektedir. Eksikliği için risk taşıyan bireylerin taranması ve hekim kontrolünde tedavi edilmesi büyük önem taşımaktadır.

AŞI NEDİR, NASIL ETKİLER ?

Aşı Nedir, Nasıl Etki Eder?

İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs, bakteri vb. mikropların hastalık yapma özelliklerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı toksinlerin etkileri ortadan kaldırılarak geliştirilen biyolojik ürünlere aşı denir. Aşı, insanları hastalıklardan ve hastalıkların neden olduğu sonuçlardan koruyabilmek için sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanır. Vücut bu şekli ile kendisine zarar vermeyen mikrop ya da toksinleri tanır ve onlara karşı bir savunma geliştirir. Böylece gerçek mikropla karşılaşıldığında önceden geliştirilmiş savunma sistemi ile savaşır ve kişi hastalığa yakalanmaz. Bu kişi artık o hastalığa karşı bağışıktır. Oluşan bağışıklama genellikle ömür boyu vücutta kalır ve hastalık etkeni ile karşılaşınca onu etkisiz kılmak için savaşır.

Bağışıklama, aşıyla önlenebilir hastalıkların ve ölümlerin önlenmesi açısından en önemli toplum sağlığı müdahaleleri arasında yer almaktadır. Aşılanarak bağışık hale gelmiş bireylerin oluşturduğu toplumlarda hastalıklar, salgınlar görülmez.

Aşı Takvimi Nedir?

Aşı takvimi; bebeğinize hangi aşıyı hangi tarihte yaptırmanız gerektiğini gösteren bir planlamadır. Bu takvim sayesinde bebeğinizin aşılarını kolayca takip edebilirsiniz.

Bazı aşıların bir kez uygulanması yeterli iken, bazı aşılar için daha fazla sayıda doz uygulanmasına ve pekiştirme (rapel) dozlarına ihtiyaç vardır. Aşılarını uygun sayı ve aralıklarla alan çocuklar bu hastalıklardan yeterince korunmuş olurlar.

Aşı Kartı Nedir?

Aşı kartları, hem ailenin bilgilendirilmesi hem de ailenin başka bir bölgede bulunması durumunda bile bebek/çocuğun aşı takvimine uygun olarak aşılanmasının planlanması amacıyla ailelere verilmek üzere hazırlanmıştır. Aşı kartları, bebek/çocuklara uygulanan aşıların adı ve tarihi, bir sonraki aşılama tarihi belirtilecek şekilde düzenlenmiştir. Aşı uygulaması yapıldıktan sonra sağlık personelinden aşı kartı talep ediniz. Aşı uygulaması için sağlık kuruluşuna her başvurulduğunda aşı kartınızı da yanınızda bulundurunuz ve sağlık personelinden, uygulanan aşının aşı kartına da işlenmesini talep ediniz.

Ayrıntılı bilgi için https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler.html adresine gidiniz.

Hoşgeldiniz!

İnternet sitemize hoş geldiniz.

Sarıyer 8 nolu Aile Sağlığı Merkezi olarak 02.03.2020 tarihinden itibaren hizmet vermeye başladık
Kolay ulaşabileceğiniz, sorunlarınızı rahatlıkla paylaşabileceğiniz, sağlık danışmanlığı hizmeti alabileceğiniz, Aile Sağılığı merkezimizde Çağdaş dünya ile uyumlu Sağlık hizmetinde  yeniliklere açık ,güler yüzlü ,sağlık hizmeti sunmaya çalışıyoruz

Aile Hekimliği diğer Tıp disiplinlerinden farklı olarak bireyi bedensel, ruhsal ve sosyal yönden bir bütün olarak ele alan, yalnızca hastalıkta değil, hastalığın önlenmesi süreçlerinde yanınızda olacak hizmet anlayışındadır.

Aile Sağlığı Merkezimizde muayene, tahlil, gebe takibi, çocuk takibi, aşı hizmetleri vermekteyiz. Tüm başvurularınız için kurumumuza kimlik belgenizle gelmeniz ve her türlü işleminiz için hemen girişte bulunan kiosktan girişinizi yapmanız yeterlidir. Aile Sağlığı Merkezimize başvurularınız için kayıtlı değilseniz kayıt olmanız gerekmektedir.

Aile hekiminizi e-devlet üzerinden e-nabız sistemine girerek öğrenebilir ve değiştirebilirsiniz.

Aile hekimim kim?

Yardım almak için telefonumuzu da arayabilirsiniz. Size en yakın, yürüme mesafesinde sağlık kuruluşu. Sağlıkla kalın.